Devrimden, gücünün en zayıf noktasına: İran’ın dini lideri Ali Hamaney kimdir?

İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney (86), kırk yılı aşkın süredir İslam Cumhuriyeti’nin siyasi ve ideolojik direği olarak ayakta kalmayı başardı. Ancak İsrail’in ardı ardına saldırılarıyla bir dönemin en kudretli lideri artık siyasi yalnızlığa her zamankinden daha yakın. Peki Ayetullah Ali Hamaney kimdir?
ABD Başkanı Donald Trump, İsrail’in İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’e suikast düzenleme planına onay vermedi. Reuters haber ajansının haberine göre ABD’li üst düzey iki yetkili, Hamaney’i öldürme yönünde bir fırsat yakaladığını ancak Trump yönetiminin bu plana karşı çıktığını belirtti.
Peki İran’ın en güçlü ismi olan Ayetullah Ali Hamaney kimdir? Hakkında neler biliyoruz?
Ali Hamaney, 1939 yılında İran’ın kutsal şehirlerinden Meşhed’de, orta halli bir ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi.
Babası Şeyh Cevad Hamaney, katı Şii kurallarıyla tanınan bir mollaydı.
Henüz 11 yaşında dini eğitim almaya başlayan Hamaney, gençliğinde Kum ve Necef’teki medreselerde eğitim gördü. Ayetullah Burucerdi ve Ayetullah Humeyni gibi dönemin en etkili hocalarının derslerine katıldı. Erken yaşta Arapça ve klasik İslam metinlerine hâkim olan Hamaney’in entelektüel ilgisi yalnızca dinle sınırlı kalmadı.
Tolstoy, Victor Hugo ve John Steinbeck gibi Batılı yazarların eserlerini Farsçaya çevirdi. Özellikle anti-emperyalist düşüncelerden etkilendi. Mısırlı düşünür Seyyid Kutub’un eserlerini de çevirdi ve bu fikirler Hamaney’in siyasi duruşunu şekillendiren önemli bir kaynak hâline geldi.

Hamaney’i sıradan bir din adamından ayıran şey siyasete olan tutkusu oldu.
1960’lı yıllardan itibaren, İran Şahı’na karşı düzenlenen eylemlerin gizli örgütleyicileri arasında yer aldı. Şah’ın istihbarat örgütü SAVAK tarafından altı kez tutuklandı, sürgün edildi, işkence gördü.
Genç yaşta yaşadığı bu travmalar, onun siyasete bakışını belirleyecekti: Batı’ya karşı derin bir güvensizlik ve merkezi otoritenin mutlak kontrolü.
1981 yılında bir bombalı suikast girişiminde Hamaney’in sağ kolu felç kaldı, aynı yıl İran İslam Cumhuriyeti’nin üçüncü cumhurbaşkanı seçildi. Bu görev, onu devrim lideri Ayetullah Humeyni’ye daha da yaklaştırdı.

Humeyni’nin 1989’da hayatını kaybetmesiyle birlikte, anayasada yapılan değişiklik sayesinde Hamaney, “velayet-i fakih” makamına getirildi.
Dini hiyerarşide yüksek rütbeli bir “ayetullah” bile olmamasına rağmen, “zamanı okuyabilen lider” olduğu gerekçesiyle ülkenin mutlak hakimi ilan edildi. Bu andan itibaren, İran’ın tüm siyasi, askeri ve yargı kurumları üzerinde tek adam rejimi kuruldu.
Hamaney kamuoyu önünde sade yaşamı ve mütevazılığıyla tanıtıldı.
Tahran’da Filistin Caddesi üzerinde, yüksek duvarlarla çevrili, askeri koruma altındaki bir konutta yaşıyor.
Evinde eşi Mensure Hocasete Bakırzade ile birlikte bahçeyle uğraştığı, şiir yazdığı ve klasik İran müziği dinlediği söyleniyor.
Altı çocuğu var: Dört erkek, iki kız.
Ancak siyasi sistemin gölgesinde özellikle bir isim öne çıkıyor: Oğlu Mücteba Hamaney.
Kum’da medrese eğitimi alan Mücteba, siyasi etkisini Hamaney’in çevresindeki en güçlü figürlerden biri hâline gelerek pekiştirdi. 2000’li yıllarda başlayan bu süreç, bugün onu Dini Liderlik Ofisi’nin fiili yöneticisi konumuna taşıdı.
Kamuya açık görevlerde bulunmayan Mücteba, perde arkasında hem Devrim Muhafızları’yla hem istihbarat teşkilatıyla derin ilişkiler geliştirdi. Bazı yorumcular, babasının halefi olarak onu işaret ediyor.
İran’ın siyasi sisteminde “taht devri” olmadığını savunanlar ise bu iddiayı eleştiriyor.
Diğer oğulları Mustafa, Mesud ve Meysem ise genellikle dini yayınlar, propaganda ofisleri ve Hamaney’in kişisel biyografisinin derlenmesi gibi görevlerde çalışıyor. Kızları hakkında ise kamuoyunda neredeyse hiç bilgi bulunmuyor.
Ayetullah Ali Hamaney’in gücü, sadece resmî yetkilerle sınırlı değil.
İran’da devletin tüm organları – Cumhurbaşkanlığı, Parlamento, Yargı, Ordu, istihbarat – görünüşte birbirinden ayrı gibi dursa da, hepsi Hamaney’in ofisinden atanıyor ya da kontrol ediliyor.
Silahlı Kuvvetler’in Başkomutanı, yargıçları atama yetkisine sahip bir dini lider olarak Hamaney, doğrudan Devrim Muhafızları ile irtibat kurabiliyor. Seçilmiş cumhurbaşkanları bile onun gölgesinde siyaset yapmak zorunda.
Karar alma mekanizmaları ise büyük ölçüde “danışman çevresi” üzerinden ilerliyor. Bu çevrede yer alan yaklaşık 15-20 kişilik grup içinde Devrim Muhafızları komutanları, eski bakanlar, güvenlik şefleri ve bazı mollalar yer alıyor.
Ancak son İsrail saldırılarıyla bu çevre büyük ölçüde boşaldı. En güvendiği askerî danışmanları peş peşe öldürüldü. İçeriden gelen bilgilere göre, bu durum artık karar alma süreçlerinde ciddi boşluklar yaratıyor.
1997 yılında reformist Muhammed Hatemi’nin cumhurbaşkanı seçilmesi, Hamaney için bir sınav niteliği taşıdı.

Hatemi’ye sınırlı alan tanındı; ABD ve Avrupa ile diyalog girişimlerine belli ölçüde izin verildi. Ancak bu açılımlar, rejimi tehdit edecek noktaya geldiğinde hızla engellendi. Hatemi döneminde artan medya özgürlüğü, kadın hakları ve sivil toplum faaliyetleri, güvenlik kurumlarının baskısıyla bastırıldı. 11 Eylül sonrası ABD ile ilişkileri normalleştirme girişimleri ise sessizce rafa kaldırıldı.
2009 Yeşil Hareket, 2019 ekonomik protestoları ve 2022 Mahsa Amini isyanı bastırıldı. Tutuklamalar, idamlar, baskılar Hamaney’in rejimi ayakta tutmak için göze aldığı yöntemlerdi.
Hamaney’in dış politikadaki temel çizgisi, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve İsrail karşıtlığını merkeze alan Direniş Ekseni’ydi.
İran, 1979’daki İslam Devrimi’nin ardından onlarca yıl boyunca Ortadoğu’da kendisine bağlı bir ittifak ağı inşa etmeye başladı. İran-Irak Savaşı, Tahran’a konvansiyonel savaşlarla bölgeye hâkim olamayacağını gösterdi. Bu deneyim sonrası İran, yeni bir stratejiye yöneldi: Asimetrik savaş, vekil aktörler ve ideolojik bağlarla örülmüş bir direniş ağı.
Tam da bu noktada “Direniş Ekseni (Axis of Resistance)” olarak adlandırılan yapı, İran’ın devrimci ve teokratik çizgisine sempati duyan Şii topluluklar ile Filistin davasına bağlı silahlı gruplardan oluşuyordu. Bu ağ zamanla Lübnan’da Hizbullah’ı, Suriye’de Beşar Esad hükümetini, Irak’taki Şii milisleri, Yemen’deki Husileri ve Filistin’de Hamas’ı kapsayacak şekilde genişledi.
Direniş Ekseni sayesinde İran, Ortadoğu’yu fiilen “vekiller savaşı” konseptiyle dizayn etti.
Ancak 7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e düzenlediği Aksa Tufanı Operasyonu ve ardından İsrail’in saldırıları, Direniş Ekseni’ni yok olma noktasına getirdi. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah öldürüldü, Suriye’de Beşar Esad rejimi yıkıldı. Hamaney’in en büyük stratejik yatırımı, çöküş sürecine girdi.
Buna rağmen Hamaney, 2024’te İsrail’e yönelik doğrudan bir misillemeye onay verdi. Tel Aviv’e fırlatılan yüzlerce füze, İran’ın artık yeni bir denkleme geçtiğini gösterdi. Ancak bu adım, Batı’da yeni yaptırımları, içeride ise ekonomik baskının artmasını beraberinde getirdi.
Batı ile ilişkilerde ise keskin bir kuşkuculuk hâkim.
2015 yılında İran, uluslararası toplumla nükleer faaliyetlerini sınırlamak karşılığında yaptırımların hafifletilmesini öngören bir anlaşmaya imza attı. Hamaney bu sürece temkinli yaklaştı ancak “kahramanca esneklik” tanımıyla taktiksel bir onay verdi. ABD’nin 2018’de anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesi, Tahran’da anlaşmalara duyulan güvensizliği derinleştirdi.
Hamaney’in sağlık sorunları ve ileri yaşı, İran’da halef tartışmalarını alevlendirmiş durumda. En güçlü aday olarak oğlu Mücteba gösteriliyor. Kum’daki medreselerde dini eğitim almış ve babasının çevresindeki birçok muhafazakâr figürle güçlü ilişkiler kurmuş olan Mücteba’nın, Dini Liderlik Ofisi üzerinde ciddi etkisi olduğu biliniyor.
Daha önce adı geçen olası haleflerden biri olan Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ise Mayıs 2024’te geçirdiği helikopter kazasında hayatını kaybetmişti. Reisi’nin ölümü, haleflik denkleminde Mücteba’nın ağırlığını daha da artırmış durumda.
İran’daki mevcut siyasal yapı, seçilmiş liderleri değil, Hamaney’in gölgesinde şekillenen kurumları güçlendiriyor. Bu nedenle, kimin geleceği değil, nasıl bir sistemin sürdürüleceği daha büyük bir soru.
Ayetullah Ali Hamaney, İran İslam Cumhuriyeti’nin en uzun süre görevde kalan lideri olarak tarihe geçti.
Bu uzun ömürlü iktidar, ekonomik kriz, bölgesel yalnızlık ve iç toplumsal baskıların gölgesinde şekilleniyor.
Rejimin en sert savunucusu olarak her krizi bastırmayı başardı ama şimdi karşısında hem içeride hem dışarıda parçalanan bir sistem var. Hamaney’in mirası, sadece kurduğu güvenlik düzeni değil; aynı zamanda onu ayakta tutan korkunun ve sadakatin sürekliliğiyle test edilecek.
Kaynaklar: Guardian, Reuters, Middle East Eye, BBC
Medyascope