Zorlu PSM'den herkese açık bir sahne: 'Herkes için sanat'

Zorlu PSM, 2013 yılından bu yana kültür sanat rotasının bir kısmına yön veriyor dersek yanlış olmaz. Bugüne kadar büyük prodüksiyon yapımları seyirci ile buluşturan Zorlu sahnesinden Cats, Notre Dame de Paris, The Phantom of the Opera, Chicago, Slava’s Snow Show, Peaky Blinders gibi müzikaller ve gösteriler geldi geçti. Ücretsiz etkinlikler, gençlere yönelik projeler, katılımcı atölyeler de düzenleyen kurum her kesime sanatı ulaştırabiliyor. Yaklaşık beş yıldır Zorlu PSM’nin genel müdürlüğünü üstlenen Filiz Ova ile sanata erişebilirlik ve yeni projeler üzerine konuştuk.
- Türkiye’de sanat kurumu yönetmek zor mu?
Yaşadığımız dünya sürekli değişiyor. Bir sanat kurumu olarak insan odağındaki işimizi sürdürürken bu değişimleri yakından takip ediyoruz. Olası zorluklara karşı hazırlıklı olmaya özen gösteriyoruz. Kültür sanat hayatına istikrarlı bir katkı sunmak ancak sağlam bir vizyon ve güçlü bir ekip ruhuyla mümkün oluyor. Tahmin edersiniz ki etkinlik trafiği çok yoğun bir kurumuz. Kendi kategorimizde Avrupa’nın en büyük ve donanımlı performans sanatları merkezlerinden biriyiz. Ortalama olarak yılın 300 günü 5 ayrı sahnemizde ve çeşitli alanlarımızda 1000’den fazla etkinliğe ve 700 binin üzerinde sanatsevere ev sahipliği yapıyoruz. Bu boyutta bir kültür sanat kurumunu yönetmek arka planda detaylı bir plânlama ve ekip çalışması gerektiriyor.
Her bir etkinlik benzersiz, bu nedenle, her detay üzerinde titizlikle duruyoruz. Teknik ekipten güvenlik görevlilerine, bilet satışından müşteri hizmetlerine kadar her birim, etkinliklerin sorunsuz bir şekilde gerçekleşmesi için kesintisiz bir şekilde çalışıyor. Sanatçıların ihtiyaçlarını karşılamak, teknik gereksinimleri sağlamak ve seyircilerimizin konforunu en üst düzeyde tutmak için her etkinlik özelinde planlamalar, detaylı çalışmalar yapıyoruz.
- Yeni hedeflerinizden projelerinizden bahseder misiniz?
Beş yıl önce bu göreve geldiğimde hayal ettiğim şey, sadece bir kurumun değil, aynı zamanda üretici zihniyetin dönüşümüne katkıda bulunmaktı. Bu süre zarfında ekip arkadaşlarımla birlikte birçok ilki gerçekleştirdik. Kendi PSM prodüksiyonlarımızı yarattık. Böylece sadece bir performans alanının ötesine giderek üretici kimliğimizle de tiyatro alanında aktif bir konuma evrildik.
DİJİTALLEŞME, SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK...Önümüzdeki dönemde de dijitalleşme, sürdürülebilirlik ve erişilebilirlik gibi başlıklar üzerinde çalışıyoruz. Genç sanatçılara alan açmak, uluslararası dolaşıma açık yapımlar üretmek istiyoruz. Aynı zamanda yaratıcı endüstrilere katkı sağlayacak projelerle topluma daha fazla katkı sunmayı hedefliyoruz.
Türkiye’nin en büyük ve son teknolojiye sahip etkinlik mekanlarının başında geldiğimiz için sahne ekipmanlarımıza her yıl önemli yatırımlar yapmaya devam edeceğiz. Ses sistemlerinden, sahne ışıklandırması ve sahne ekipmanlarımıza kadar mekanlarımızı en son teknolojilerle sürekli güncelliyoruz. Bu sayede sanatseverlerin dünyasına dokunabilecek en etkileyici deneyimlerin yaşandığı kültür sanat merkezi olmaya devam edeceğiz.
- Sizce seyirci profiliniz gençlerden mi oluşuyor?
Genç izleyicilerimizin istekleri ve beklentileri bizim açımızdan çok besleyici. Onların enerjisi, ve yenilik arayışı bize ilham veriyor. Ama seyircimizi sadece gençlerle sınırlamak doğru olmaz. Her yaştan, farklı ilgi alanlarına sahip bir sanatsever kitlemiz var. Zorlu PSM bugün Türkiye’nin en geniş yelpazede sanatsal içerik sunan mekânı... Her yaştan izleyiciye hitap ediyoruz, kültür üretimine katkı sağlamayı ve topluma fayda yaratmayı önceliklendiriyoruz. Sadece İstanbul’un değil Türkiye’nin de en önemli kültür sanat merkezlerinden biri haline gelmiş durumdayız. Sektörün en büyük paydaşı olarak yılda ortalama 700 binin üzerinde kişi ağırlıyoruz. Geçtiğimiz 12 sezon içerisinde 8 milyona yakın sanatseveri Zorlu PSM çatısı altında buluşturduk. Bu durum her yaştan misafirimizin ilgi alanlarını yakından takip ederek daha kapsayıcı içerikler sunarak gerçekleşebiliyor.
- Sanat sizin için ne ifade ediyor?
Hayatım hep müzik ve kültür sanat çevrelerinde geçti ve aslında sanat hayatımın hep bir yerinde bir şekilde vardı diyebilirim. Orkestrada çaldım, tiyatrolarda oynadım. Almanya’da Amerikan kültür ve edebiyatı ve sanat tarihi alanında çift ana dal yaptım. 20 yıldır da Türkiye’nin önde genel kültür sanat kurumlarında çalışıyorum ve bunun büyük bir bölümünde yöneticilik yaptım. Sanat benim için üretimle beraber hem bir anlatım biçimi hem de bir paylaşım alanı. Bireyin kendini ifade etmesinin en doğal yollarından biri.
Aynı zamanda toplumsal hafızayı taşıyan ve dönüştüren bir güç. Sanatla kurduğumuz ilişki sadece estetik değil. Aynı zamanda dünyayı anlama, hissetme ve anlatma biçimiyle ilgili.
ÜCRETSİZ ETKİNLİKLER, GENÇLERE YÖNELİK PROJELER...- Büyük bir sanat kurumusunuz. Sanatın topluma yayılması için neler yapıyorsunuz?
Erişilebilirliği her zaman önceliklendiriyoruz. Ücretsiz etkinlikler, gençlere yönelik projeler, katılımcı atölyelerle daha çok kişiye ulaşmak için çok yönlü çalışıyoruz. Öğrenci biletleri, kombine avantajlar, kurumsal sponsorlarımızın etki alanlarında destekleyici iş modelleri gibi geliştirmelerle yalnızca bilet sağlamayı değil, nitelikli sanatı erişilebilir kılmayı hedefliyoruz. Sadece sahnede olanı değil, hayatın içinde var olan sanatı da destekleyerek etki alanımızı genişletmeye çalışıyoruz. İzleyiciyi sadece izleyen değil, üreten bir özneye dönüştürmek bizim için çok önemli. Sosyal fayda alanında bir yandan kültür sanat sektörüne eğitimli işgücü kazandırıyor, diğer yandan toplumun dezavantajlı kesimlerini sanatla buluşturacak projeler geliştiriyoruz.
KÜLTÜR SANAT KURUMLARININ BAĞIMSIZLIĞI- Ülkemizde sanat’ta sansüre, yasaklara uğruyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
Kültür sanat sektörü, özgün içeriğin ve yaratıcılığın kalbi. Kültür sanat kurumlarının bağımsızlığı, sadece sanatçılar için değil toplumun tamamı için çok önemli. Kültür sanat kurumları, içerikleriyle toplumun farklı kesimlerinin ifade etme biçimlerini zenginleştirirken toplumsal diyalogların güçlenmesine de katkıda bulunuyor. Bu durum, kültürel değişimlerin korunması, güncelleştirilmesi ve sürdürülebilir üretimin devamlılığı açısından büyük önem taşıyor.
İLK TİYATROM, İLK KONSERİMSosyalBen, TEV, sosyal girişim Askıda Ne Var, konservatuvar öğrencileri, ilçe belediyeleri ve farklı yaş gruplarından burslu gençler ve öğretmenlerle iki yıldır yürüttüğümüz “İlk Tiyatrom İlk Konserim” projesi bu alandaki en önemli adımlarımızdan biri. “Hepimizin Sahnesi” mottosuyla gerçekleştirdiğimiz projemiz kapsamında sanata erişimi kısıtlı ve/ veya daha önce hiç tiyatro ya da konsere gitmemiş, sayısı 5 bini geçen çocuk, genç ve yetişkini etkinliklerimizde ücretsiz olarak ağırladık.
Ayrıca Mehmet Zorlu Vakfı bursiyerleri, Mehmet Zorlu Vakfı’nın paydaşı olduğu YetGen 21. Yüzyıl Yetkinlikleri Programı öğrencileri ve Zorlu Holding’in kurucu ortağı olduğu imece’nin gençlik komünitesini de farklı etkinliklerde misafir ediyoruz. Bu proje ile kültür sanat alanında yarattığımız etki sonucunda sosyal fayda alanında ödüle de layık görüldük. Hedefimiz uzun vadede projeyi tüm Türkiye’ye yaymak ve 2030 yılına kadar toplamda 15 bin kişiye ulaşmak.
Sektörün sürdürülebilirliğine katkı sağlamak da en önemli odaklarımızdan biri. Sahne sanatlarında yerli metinlere, nitelikli ve tecrübeli üreticilere daha fazla ihtiyacımız var. Zorlu PSM olarak gençlerin kültür sanat alanında ifade alanı bulmalarını sadece bir hedef değil, uzun vadeli bir sorumluluk olarak görüyoruz. Tiyatro alanına özgün içerikler kazandırmak amacıyla dört yıldır “PSM Atölye”yi düzenliyoruz.
Cumhuriyet