Kopenhag Moda Haftası

Podyumlarda öne çıkan isimler arasında Ganni, Saks Potts ve Rotate vardı. Koleksiyonlarda özellikle ikinci el kumaşlardan üretilmiş parçalar ve doğal boyama teknikleri dikkat çekti. Her tasarımcı, iklim krizinin moda üzerindeki etkisine kendi imzasını bıraktı. Bu yılın sloganı gibiydi: “Gelecek, sorumlu şıklıkta.”
Sokak stili ise podyum kadar etkileyiciydi. Katılımcılar, vintage parçaları yüksek moda ile ustalıkla harmanladı. Metalik çizmeler, oversize trençkotlar ve el yapımı çantalar, Kopenhag’ın moda haritasında bir kez daha güçlü bir yer edinmesini sağladı.
Beyoncé ve Levi’s, ikonik denim kültürünü sahne enerjisiyle buluşturan bir koleksiyon için güçlerini birleştirdi. Koleksiyon, 70’lerden ilham alan bol paçalı pantolonlar, taşlanmış ceketler ve korsaj detaylı jean elbiselerle dikkat çekiyor. Adeta bir “Amerikan rüyası”nı sahne ışıklarının altında yeniden canlandırıyor.
Renk paletinde sıcak toprak tonları ve klasik mavi denim hâkim. Beyoncé’nin sahne kostümlerindeki özgüvenli silüetler, Levi’s’in zamansız kalıplarıyla birleşince ortaya güçlü, giyilebilir ama aynı zamanda gösterişli parçalar çıkmış. Koleksiyonun kampanya çekimleri, Los Angeles’ın gün batımı ışığında yapılarak nostaljik ama modern bir atmosfer yaratmış.
Bu işbirliği yalnızca bir moda hamlesi değil, aynı zamanda kültürel bir buluşma. Levi’s’in işçi sınıfı kökleriyle Beyoncé’nin global sahne hâkimiyeti arasında kurulan bu bağ, koleksiyonun güçlü hikâyesini perçinliyor.

Yaz sezonu, sahil lüksünü yeni bir boyuta taşıdı. Capri’de Dior, Il Riccio Beach Club ile işbirliği yaparak, Akdeniz’in mavisini ve limon sarısını butik dekoruna taşıdı. Markanın ikonik plaj koleksiyonları, deniz kenarında şampanya eşliğinde keşfedilebiliyor.
Monte Carlo Beach’te Jacquemus, pastel renkli cabana konseptiyle tatil modasını sade ama baştan çıkarıcı bir çizgide sunuyor. Plaj havluları, hasır çantalar ve bol kesim keten gömlekler, güneşin altında rahat bir şıklık vadediyor.
İbiza’da Burberry, The Standard otelinde modern İngiliz tatilciliğini Akdeniz enerjisiyle buluşturuyor. Forte dei Marmi’deki Louis Vuitton ise sahil kasabasına Paris dokunuşu getirerek yazlık sandaletler ve monogramlı plaj çantalarıyla sezona damga vuruyor.

Aris Couture Haftası’nın en çok konuşulan anı, Glenn Martens’in Maison Margiela için hazırladığı Fall 2025 Artisanal Haute Couture koleksiyonuydu. Martens, modaevinin ikonik dehasına saygı duruşunda bulunurken kendi cesur imzasını da sahneye taşıdı. Podyumda, ustalıkla işlenmiş siluetler, dramatik katmanlar ve teatral bir atmosfer hakimdi. Bu, yalnızca bir defile değil; Margiela’nın geçmişiyle geleceğini aynı karede buluşturan bir moda manifestosuydu.
Koleksiyon, yapı bozumuna uğratılmış klasik formlar, asimetrik kesimler ve beklenmedik doku birleşimleriyle öne çıktı. Martens’in kumaş seçiminde ise zengin dokular ile sert yüzeyler ustaca harmanlanmıştı. Özellikle el işçiliğinin ince detayları, couture’un hâlâ bir sanat disiplini olduğunu hatırlatıyordu. Işık oyunlarıyla desteklenen sahne düzeni, her kıyafeti birer enstalasyona dönüştürdü.
Defilenin sonunda hissedilen şey yalnızca estetik hayranlık değil, aynı zamanda Martens’in Maison Margiela’da yaratacağı yeni döneme dair merak oldu. Tasarımcının teatral anlatımı, güçlü teknik hakimiyetiyle birleşince, izleyiciler podyumdan ayrılırken adeta moda tarihine tanıklık ettiklerini biliyorlardı. Bu koleksiyon, Margiela’nın DNA’sını korurken ona yeni bir ritim katmanın mümkün olduğunu gösterdi.
İstanbul Gazetesi